Usta,çek ortaya bir karışık

Usta, çek ortaya bir karışık..

Doksanlı yılların başlarıydı. Adana Ceyhan’dayız. Bacaklarımda küçük küçük sivilceler çıkıyor. Hazır ayağımız karadayken doktora gitmek istedim. Ceyhan’dan bindim minibüse, Adana’ya SSK Hastanesine gittim. O dönemlerde öyle istediğin hastaneye elini kolunu sallayarak giremezdin. Neyse, sıramız geldi, yanında iki öğrenciyle beraber doktor geldi, başladı muayeneye. Pardon ya! Muayeneye değil, ders anlatmaya. Evet, evet!, Yanlış duymadınız. Doktor resmen; ayağımı bir öte tarafa çeviriyor, bir bu taraf tarafa çeviriyor ve öğrencilere ders anlatıyor. 10-15 dakika anlattı durdu! Arada bana bir şeyler soruyor ama benim verdiğim cevaba göre de öğrencilere anlatmaya devam ediyor. Özele gel! Muayene bitti, amaaan anlayın işte, Doktorun ders anlatması bitti. Masasına oturdu, bana da sandalyeyi gösterdi, geçtim karşısına oturdum. Bir şeyler söyleyip ilaç, krem türü şeyler yazacak diye bekliyorum. Bana demesin mi; “Şu saatte şu adresteki özel muayenehaneme gel!” Burada olmuyor mu? Olmaz! Orada muayene etmem gerek! Kızıp, çıktım dışarıya. Be adam! Param var mı, yok mu? Artı, varsa bile sana ne? Senin görevin beni kontrol etmek değil mi? Devlet sana maaş vermiyor mu? Kısaca ben; öğleden sonra Adana’yı gezdim. Akşama doğru da bindim dolmuşa Ceyhan’a gittim! Hasta değil, müşteri! Son dönemlerde bilmiyorum ama o zamanlarda bu anlattığım olaylar modaydı. Hastanede saatlerce sıra bekle, doktor özel muayenehanesine çağırsın. Hasta ne yapsın. Üç tanesi rest çekse, beş tanesi mecbur gidiyor. Adam düşmüş derdin içine, aman doktor, canım doktor, derdime bir çare! Bu özelcilerin yatacak yeri yok! Vallahi yok, billahi yok! Bakın hastanelerde çalışmayıp, direk özel yer açanlara değil lafım! Benim lafım hastaneden oralara hasta, amaaan müşteri yönlendirenlere. Çünkü onlar hastaya hep müşteri muamelesi yaptı. Bir de halkın içindeki doktorlar vardır ya! “Şu doktor var ya! Eeeee? Çok iyi! Ama özel yerine gideceksin. Adam işin erbabı!” Ulan madem erbabı da, neden hastaneye gidince muayene etmiyor? Etmez, niye etsin ki. Dolmuşa binip bir yere gidenle, taksiyle giden aynı muameleyi görür mü? Görmez! Bunlar da o hesap. Hastane yolgeçen hanı. Ama özelde, özelsin! Paranla adamsın velhasıl-ı kelam! Dershaneler de özeller gibi İşte bu dershaneler de hep bu özel muayenehaneler gibi bir şeydi benim öğrencilik dönemimde. Ve ben dershaneye hiç gitmedim. Özel ders de almadım. Giden birçok arkadaşım vardı. Okulda ders, yurtta kalırken etütte ders, bir de tomar tomar para verdikleri dershanelerde ders! Ders veren öğretmenler de okullarda belki sana, belki arkadaşlarına ders veren; bildiğin, tanıdığın öğretmenler! Dersi adam gibi dinlesen anlayacaksın mı demeli, yoksa; öğretmenler de üstün körü anlattı dershanelere öğrenci yönlendirmek için mi demeli. Ya da sistem herkesi bu şekilde kandırdı mı demeli. Sistem bozuk, sistem! İşin açıkçası, dershane falan hikâye! Eğitim sistemi bozuk Türkiye’de. Geçtiğimiz günlerde 22 yıldır görmediğim öğretmenim bir proje sebebiyle Almanya’ya, kaldığım yere geldi. 22 senede o kadar çok şey değişmiş ki! Öğretmen anlattı ama ben anlatılanların birçoğunu anlamadım. Çünkü farklı bir dilden konuşuyordu. Ama öğretmenimin anlattıkları içler acısıydı! Onlar şimdilik bana kalsın, belki bir ara yine bir yazının içerisinde karalarız. Tepenin üstüne gidersin! Son dönemde Türkiye’deki dershanelerin kapatılması ya da devredilmesi de gündemde ya. Sistemi düzeltmediğin sürece ister at, ister sat! Hiç bir şey değişmez. Aksine kötüye gider. Birçok veli dershanelerin çocuklarına faydalı olduğunu düşünüyor. Birçoğu da başkaları gidiyor diye çocuğunu yolluyor. Bir kısmı da evladı istedi diye yolluyor. Sonuçta herkes bir şekilde o dershanelere çocuklarını yolluyor. Ama yarın o dershaneler kapandığında her şey alt üst olur. Çünkü Doksanlı yıllardaki dershane sayısı Türkiye genelinde 900’lerdeydi. Şu anda ise resmi rakamlar 4 bin civarında diyor! Bence kaldırılması gerek. Ama pat diye değil! Uçak bile inişe geçerken milim milim alçalıyor. Hadi geldik diyip, tepesinin üstüne inmiyor. Onun için planlı programlı yapılmalı yapılacak olan. Siyasete girmeden, bağırtısız, çağırtısız bir yazı… Hani derler ya, “Usta, çek ortaya bir karışık!” diye. Bu da öyle oldu işte. Biraz ondan, biraz bundan!

Hoşça bakın zatınıza! 27.11.2013 Şükrü Doğru

Yorumlar

  1. Cok hos bir yazi olmus.Kalemine saglik

Schreibe einen Kommentar zu Birol Üstün Antworten abbrechen

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Almanya Sinoplular Yardımlaşma Derneği
Developed by aidem.de
Sinop Kuyumcusu